
Tedarik zinciri ile olan iş ilişkilerinin, kapsamlı iş stratejilerine dönüşmesi, tedarikçileri stratejik ortaklar olarak görmeyi öne çıkarıyor. Kapsam 3 emisyonlarının, firmaların büyük bir kısmını oluşturması, ESG ölçütlerinin ve politikalarının standart tedarikçi seçim ve tedarik süreçlerine entegre edilmesini gerektiren bir anlayışı da beraberinde getiriyor.
Hızla gelişen kurumsal sürdürülebilirlik anlayışı ile, yeşil satın alma uygulamaları üzerindeki odak giderek artıyor. Bu noktada firmaların, sürdürülebilirlik ölçütlerini ve ESG performanslarını tedarikçilerini değerlendirmek için nasıl kullanabileceklerini anlamaları önemli.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Yönergesi (CSRD) ve Karbon Sınır Düzeltme Mekanizması (CBAM) gibi yönetmelikler, dünya genelinde şirketlerin tedarik stratejilerini yeniden şekillendiriyor ve tedarik zincirlerinin çevresel etkilerini daha derinlemesine incelemelerini zorunlu kılıyor. Bu da yönetmelik gereksinimlerine uyum sağlamak ve karbon vergilendirmesinden kaçınmak için tedarik zincirlerinin çevresel etkilerini anlamada kritik bir hale geliyor.
Hükümetler ve düzenleyici kurumlar kapsamlı emisyon raporlaması ve şeffaflık taleplerini artırırken, işletmeler kendilerini doğrudan ve dolaylı etkilerinin yanı sıra tedarikçilerinin operasyonlarıyla iç içe geçmiş etkilerini de incelemek zorunda kaldıkları kritik bir noktada buluyorlar.
Bu bağlamda, tedarik ve satın alma yöneticilerinin (CPO'ların) karşılaştığı ortak bir zorluk, organizasyonun tedarik çekirdeğine ESG ölçütlerini entegre etmek ve toplam emisyonların yaklaşık %70'ini temsil eden Kapsam 3 emisyonlarını değerlendirmektir.
Organizasyonun ESG performansı değerlendirmesi
Yeşil tedarik konusunda, değer zincirinin etkilerini anlamak organizasyonlar için temel bir adım olup yapılandırılmış bir yaklaşım gerektirir. Sürecin ilk adımı, organizasyon içi ve dışında malzeme temalarını belirleyerek ESG performansının değerlendirilmesini içerir; bu, finansal ve sürdürülebilirlik (çevresel - sosyal - yönetişim) etkileri göz önüne alır.
Performans ve değer zinciri haritalandırıldıktan sonra, organizasyonun ESG konularını daha geniş iş stratejisine entegre etmesi, net, ölçülebilir ve iddialı hedefler belirlemesi gerekir. Bu aşamada, GRI veya SASB gibi uygun bir ESG raporlama çerçevesi seçmek, organizasyonun ve diğer ilgili paydaşların ölçme ve raporlama çabalarını yönlendirmek için kritiktir.
Etkin bir ESG yapısının kurulması ve uygulanması için net roller, sorumluluklar ve prosedürlerin tanımlanması da önemlidir. Son olarak, doğru ESG verilerini toplamak için etkili veri toplama yöntemleri kullanılmalı, hem iç hem de dış kaynaklar değerlendirilmelidir.
Tedarikçilerin Rolü
Tedariğin, iş ilişkilerinden kapsamlı iş stratejilerine dönüşmesi, tedarikçileri stratejik ortaklar olarak görmeyi öne çıkarıyor. Kapsam 3 emisyonlarının, firmaların büyük bir kısmını oluşturması, ESG ölçütlerinin ve politikalarının standart tedarikçi seçim ve tedarik süreçlerine entegre edilmesini gerektiren bir anlayışı da beraberinde getiriyor.
Çevresel açıdan, tedarikçiler karbon ayak izleri, atık yönetimi uygulamaları ve kaynak verimliliği temel alınarak değerlendirilir; böylece, sıkı çevresel standartlara uymaları ve tedarik zincirinin genel çevresel etkisini azaltmaya katkıda bulunmaları sağlanır. Bu, enerji tüketimi, emisyonlar, su kullanımı ve kullandıkları malzemelerin sürdürülebilirliği gibi tedarikçilerin incelenmesini içerir; geri dönüşüm, yenilenebilir enerji kullanımı ve doğal kaynakların korunması gibi uygulamaları teşvik eder.
Sosyal kriterler, tedarikçilerin işçi uygulamaları, toplumla ilişkileri ve insan haklarına uyumunu ele alır; bu, adil işçilik uygulamalarını sürdürmelerini, toplumlarına olumlu katkı yapmalarını ve insan haklarına saygı göstermelerini sağlar. Bu ESG yönü, etik işçi uygulamalarının, çeşitlilik ve tedarik zincirindeki işçilerin refahının genel toplumsal değerlerle uyumlu hale getirilmesinin önemini vurgular.
Kurumsal Yönetişim kriterleri, tedarikçilerin etik davranışlarını ve şeffaflıklarını değerlendirir; yasalara ve düzenlemelere uyumluluğunu, yolsuzlukla mücadele politikalarını ve iş uygulamalarının bütünlüğünü değerlendirir. Bu ESG boyutu ise, tedarikçilerin hesap verebilirlik ve şeffaflıkla yönetilmesini sağlar; bu da tedarik sürecinde güven ve güvenilirlik oluşturur.
Sonuç
Yeşil tedarik, uyumluluktan ve risk azaltmadan öteye geçer; bu, yenilik, rekabet avantajı ve değer yaratımı için stratejik bir yol sunar. Bu yolculukta, sürdürülebilir tedarik elde etmek, tüm ilgili paydaşlardan kararlı bir çaba gerektirecek ve tedarikçilerin ESG performansını anlama ve izlemede önemli bir rol oynayacaktır.